HUYSUZLUK EN ÇOK SANA YAKIŞTI

Yasakçı zihniyetin kurbanı olmuş, gerçekten sanatçı’’ diyebileceğim insan: Seyfi Dursunoğlu. Yasaklamalar zincirinin halkalarından sadece biri. 

Seyfi Dursunoğlu hakkındaki bu yazı; bir kişinin değil, iki kişinin hikayesi aslında.

Onunla birlikte Huysuz Virjin’in de hikayesi.

Çocukluğumuzda bağırarak anlattığımız hayallerimiz, hayatın gerçekleriyle tanıştıkça, fısıltıya dönüşür zamanla. O yıllarca bu fısıltılarla yaşadı. Ne çevresinden ne de ailesinden destek alabildi. Yalnızlık, kendisinin seçmediği ama ona zorla dayatılan bir gerçek haline dönüşmüştü. Ömrü boyunca ciddi bir ilişki yaşayamayacaktı.

O da kendine bir arkadaş yaratmayı seçti. Hayatı boyunca onu bırakmayacak, içindeki fısıltıları şarkıya çevirerek hayatının şarkısını yapacak, sadece kendini değil, milyonları da eğlendirecek bir arkadaş.

Seyfi Dursunoğlu Kimdir?

Seyfi Dursunoğlu, 1 Ekim 1932 Trabzon doğumlu, bilinen sahne adıyla Huysuz Virjin, Türk drag quenn, şarkıcı ve sunucudur. Çocukluğu 6 yaşına kadar Trabzon’da, sonra da İstanbul’da çok mutaassıp bir ortamda geçmiştir. Heybeliada Askeri Deniz Lisesinden mezun olur, sonra İngiliz Filolojisi bölümünde gördüğü eğitimi yarıda bırakarak Sosyal Sigortalar Kurumunda memur olarak çalışmaya başlar.

18 yıl devlet memurluğu yaptıktan sonra, belki de hayatının dönüm noktası olacak bir karar verir. İşinden ayrılır ve 1970’de Huysuz Virjin olarak sahneye çıkmaya başlar. Önce küçük kulüplerde sahne alan Dursunoğlu, ünü ağızdan ağıza yayıldıkça daha büyük yerlerden teklif alır.

Her yıl İzmir Fuarında sahneyi Türkiye’nin en büyük solistleriyle paylaştı. Huysuz Virjin tiplemesiyle kimselerin söyleyemediğini söyleyebilecek güce ulaştı. Gerçekleri esprili ve nükteli bir şekilde ifade etmesi onu diğer sanatçılardan belki daha ünlü değil ama daha farklı kılmıştı. Gün geçtikçe artan ünü sayesinde ise ismi dünyaya yayıldı. Pek çok ülkede sahne almakla beraber Huysuz Show adlı programıyla kendini tüm Türkiye’ye sevdirtti.

2007 yılında RTÜK, televizyonda hiçbir erkeği kadın kılığında görmek istemediğini açıkladı. “Ahlakımızı bozuyor’’ diye televizyona çıkarmadılar Huysuz Virjin’i. Ne büyük çelişkidir ki, o yokken televizyonda; kadınlar öldürüldü, çocuklar tecavüze uğradı, hayvanlar katledildi. İşte tam da bunun için bir deyim kullanılır aslında: Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu.

KOAH hastası olduğu bilinen Seyfi Dursunoğlu 17 Temmuz 2020’de tedavi gördüğü hastanede son nefesini verdi. Bu nefesle bir değil, iki kişi hayata gözlerini yummuştu. Biri huysuz bir kadındı, diğeri tatlı bir adam. Sanki tüm amacı dünyanın ağırlığını ortadan kaldırmaktı. Onu izlemek, bir karnavalı izlemek gibiydi.

Renkli kıyafetler gitti, parıltılı makyaj silindi, müzik durdu, kanto bitti ve ışıklar kapandı.

Kim Ne Kadar Hak Ediyorsa O Kadar Huysuzdu

Gençti bir zamanlar. Yaşam tüm enerjisiyle gövdesinin arasından akarken, bedeniyle ve varlığıyla bu dünyadaydı. Sonra gitti…

Gökkuşağı biraz daha soluk bugün, başka hayatlar daha renkli olsun diye kendi yaşamını siyaha boyamayı göze alan birini kaybettik. Bazı renkleri yeniden bulamayacağımızın acısıyla savaşıyoruz. Hiçbir veda kolay olmaz ama en zoru bir ölüyle vedalaşmaktır. Sanki yakan güneşin altında üşüdüğünü hissetmektir. Açık havada nefes alamamak, görünmez bir yaranın sürekli kanadığını bilmektir.

Huysuz Virjin bu dünyada öteki olmanın bedelini en ağır ödeyenlerdendi. Gericiliğin, değerbilmezliğin, fesatlığın olduğu bir ülke burası. Batmıyorsa yerin dibine, bazı insanlarımızın yüzü suyu hürmetinedir. Onlar bizim küçük devrimlerimiz. Seyfi Dursunoğlu, onlardan sadece biriydi.

Normal kabul edilmeyeni sevdirdiğin, farklılıklarımızla güzel olduğumuzu hatırlattığın, ömrünü bu yobazlığa hoşgörü öğretmeye adadığın için teşekkürler Huysuz Virjin.

ne söylense hep eksik,

ve

ne susulsa hep çığlık çığlığa.

One comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir