724 sayfaya sığdırılmış, sancılı bir anlaşılma ihtiyacının dışavurumu: Tutunamayanlar

bir tutunma izdüşümü

Beyoğlu Hayriye Caddesi’nde bulunan, 7 numaralı binanın ikinci katındaki evde başladı tüm serüven. Türk Edebiyatı’nda Postmodernizm öncülerinden olan bu kült eser, Oğuz Atay tarafından işte bu evde yazıldı. Postmodernizm ise kısaca şudur: tamamlanmamış diyalogları içeren, ironileri ve bilinç akışını -ki bilinç akışı dediğimiz şeyse, karakterin iç dünyasını ve kendisiyle olan konuşmalarını olduğu gibi aktarmayı amaç edinen bir tekniktir kısaca- ustaca kullanan bir kuramdır. Karmaşıklığın içindeki düzendir bir bakıma, geriye dönüşleri çokça içerir ve stabil bir zaman akışı yoktur postmodern eserlerde. Her şeyin stabil gittiği bir çizgide, çizginin bozulmasıdır bir nevi Tutunamayanlar.

Bina dışına sonradan eklenen tabela

Hiç kendinizi bu kadar fazla insanın içinde yapayalnız hissettiğiniz olur mu? Sizin için yaşamanın anlamını bulmak için ölümün anlamını da bilmek gerekir mi? Peki siz anlaşılmadan ölmekten korkar mısınız? Sonsuz bekleyişlerinizin içindeki sonsuz üzüntülerinizin bıraktığı o yaraları nasıl sarıyorsunuz? Bu kadar soru var mı sizin de zihninizin içinde? Bir şarkı ekleyeyim aşağıya, birazdan yazacaklarımla ilintili. Vee devam edelim.

Ben bensiz yarım kaldım binbir geceydim masallardım
Söyle seni nasıl uyutayım

Hayatın içindeki türlü zorluklarla baş etmeyi öğrene öğrene geçen ömrümüzün hem içinde hem de dışında kalabiliyoruz bazen. Tıpkı Selim gibi. Ana karakterimiz Turgut, arkadaşı olan Selim’in intiharını araştırmak üzere yola koyulur ve esasında koyulduğu bu yolun sadece Selim’in intiharını değil kendi içindeki yaraları ve belirsizlikleri de çözeceğinden habersizdir. Kendini kendi monotonluğunda kaybeden bu kişi, kaybettiği arkadaşının intiharının izini sürerken kendisini bulacaktır. Olay örgüsü bakımından bu kitabı bu kadar kısa özetleyebiliriz aslına bakarsanız. Ama bu yeterli olmayacaktır. Çünkü bana kalırsa çok daha fazlasını hak ediyor. Zamanında ödül almış olan güzide bir kitap olan Tutunamayanlar, gerçekten de tutunamamıştır çok zaman. Tutunamayan sadece yazarımız ve karakterlerimiz değildir yani. Farklılardır ve farklı olan çoğu zaman dışarı itilir. İçimi burkan bir diğer husussa Oğuz Atay’ın Korkuyu Beklerken kitabının bir kısmında “Ben buradayım sevgili okuyucum sen neredesin acaba?” demesidir. Hep birilerinin varlığını ve onların kendisini anlamasını bekleyen bir adamdır o. Tutunamayanlardaki Günseli’nin içinde, sevdiği kadın olan Sevin Hanım’ı; Turgut ve Selim’in içinde, Oğuz Atay’ın kendisini görmeniz çok olasıdır. Her birinin bambaşka ve renkli hayallerle bezenmiş iç dünyasından istemeye istemeye uzaklaştığı birkaç insanın etrafında dönse de çoğu kişiyi özetleyebilir bu hikaye esasında. Sözleri bir Can Yücel şiiri olan ve Yeni Türkü’nün seslendirdiği güzide ve bu dediklerimle ilintili bir parça daha bırakayım aşağıya.

Başka türlü bir şeydi onun istediği…

Bir kitabı bu kadar içselleştirmemelisin diyorum kendime. Ama elimde değil sanırım. Kendime hakim olamadığım, üzerine düşünme eylemini bu kitap üzerine yapmışımdır en çok. Hep çok tuhaf gelmiştir çünkü tutunmak durumu bana. Tu-tun-mak. Hadi şimdi biraz da tutunamamak ne demektir bunun üzerine düşünelim. İnsan neden tutunamaz? Belki de bazen öyle çok tutunmak ister ki, sadece tutunacak bir dal bulamadığından tutunamaz. Tutunmak istemediğinden değil. Aslına bakılırsa her birimiz ucundan köşesinden birer tutunamayanız. Her tutunmak istediğimize tutunamıyoruz, bazen hiçbir şeye tutunamıyoruz. Ve bazen öyle çok tutunmamız gerekiyor ki. Tutunmadan düşer miyiz? Ya tutunurken daha fazla düşersek?

Hiçbirimiz tutunamayız bu dünyada barınamayız, birbirimizin yanında olmazsak eğer…


Güzeller güzeli ilk baskının fotoğrafını da eklemeden olmaz tabi. Sanırım şu hayatta sahip olmak istediğim pek nadir şeylerdendir. Görüldüğü üzere ilk çıktığı zaman bu eser iki kitap hâlinde çıkmıştır. Zaman içerisinde tek kitap formatına dönüşmüştür. Hatta bu ilk baskının kapak tasarımını Sevin Hanım’ın yaptığı bilinmektedir. Sevin Hanım kimdir sorusuna şu an için kısaca Oğuz Atay’ın sevdiği kadın diyeyim. Oğuz Atay’ı, biyografisi ve tüm eserleriyle beraber ele alacağım bir başka yazıda bu konuları da uzunca ele alıp detaya gireceğim.

tutunamayanlar ilk basım

“hemen okumalısın diyordu bana bildiğim tanıdığım tüm güzellikleri sen de öğrenmelisin diyordu ne olur benim gibi okuyun her dedikoduya kulak kabartmayın benim gibi okusaydınız kirli sokakları yosunlu duvarları çarpık taşlı binaları severdiniz tanışmadan severdiniz insanları onları birbirine benzemedikleri hâlde bir yanlarıyla derinde bir yerde aynı olduklarını görürdünüz”

– Sayfa 472, İletişim Yayınları

Özetle, bu kitabın içindeki hüzünlü ama bir o kadar da gizemli dünyaya hepinizi davet ediyorum. Postmodernizm’e yaraşır bir yazı oldu bence, akış stabil olmadı :’) Tutunamayanlar’ın içinizde bir yerlere tutunabilmesini çok ama çok içten temenni ederimm. Benim içimde tutundu hatta ondan dolayı son sayfada ona bi veda yazısı yazdım. Bu yazıyı aşağıya eklerim 🙂 Sonrasında bir alıntı ve şarkı paylaşarak da yazımı bitirmek isterim.

:’)

“Küçük şeylerden memnun olmasını bilmelisin. Küçük sevinçler, büyük atılışlara yardım eder.”

-Sayfa 290, İletişim Yayınları
inişlerle çıkışlarla biz biziz

okur kalınnn -🐘

2 Comments

  1. yaşayamadığımız hayatları yargılamayı bırakana dek birilerinin katili olmaya devam edeceğiz..
    mesele yarım kalmaktan ziyade yarım kaldığını, yarım kalınabileceğini kabullenmek bence.. tutunabilenlere selam olsun. kalemine sağlık gaye5im

    • Sanırım asıl mesele yarım kalmaların bir noktada bizi tamamlayabildiğini fark etmek, tutunabilmenin yolu da içsel yarımlıkları doğru tanımlamadan geçiyor kanımca 💜 ve teşekkür ederiim didariçem…

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir